AYDINLIK GEBZE
  SEN GÜNEYDE KUZU,BEN KUZEYDE ÇOBAN! BU KOYUNLARI KİM SAĞA?
 


ein Bild

Sen güney’de Kuzu, Ben Kuzey’de Çoban! Söyle bu koyunları kim sağa? PETROL BAHANE!

 

Emete GÖZÜGÜZELLİ

 

Son günlerde Talat-Papadopulos görüşmesi başladı, başlayacak diye “umutla” bekleyenler öyle görünüyor ki şimdilik hayal kırıklığı yaşayacaklar. Zira Papadopulos görüşmelerini bile “görüşmek çok da önemli değil, önemli olan içeriktir” diye açıklamasında bulundu bile. E nedir Rumların için olmazsa olmazlar? Başta GKRY’nin yani “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin egemenliği değimlidir? Rum Ulusal Konsey kararlarında bu egemenlik paylaşılamaz denilmemektemidir? Bugüne gelinceye dek sırf bir egemenlik paylaşımı olmasın diye her çabayı ellerinin tersi ile çevirmediler mi? Papadoluos ve müttefikleri için anlaşmazlığın esası adadaki Türk askerinin varlığı ve KKTC Devleti ile egemen olan Kıbrıs Türklerinin mevcudiyeti değimli?

 

Netice itibarıyla, Papadopulos’un CB Mehmet Ali Talat ile görüşme çabası yok, niye görüşsün ki ? Tüm dünyanın gözü önünde “tek egemen devlet ve başkan” olarak “tanınması” Papadopulos’a da Rumlara da yetiyor. Mehmet Ali Talat’la ne konuşacak ki? “Gel seninle egemenliğimi paylaşayım mı” diyecek? Vallahi bunu “umutla” bekleyenler, gördüler AB’nin “pembe” vaatleri ile nasıl hayal kırıklığına uğradılar. Keza, şimdilerde “petrol krizi” de doğdu. Neden mi doğdu? İş yine egemenlik konusuna geldiği için. Rumlar diyorlar ki “Doğu Akdeniz’de egemenliğimiz tartışılamaz, çünkü biz tüm Kıbrıs’ın yasal sahipleriyiz”, peki bu gerçek mi? Elbette ki değil, ama gel görün ki dünya konuya farklı yaklaşıyor. Zira daha birkaç gün önce ortaya çıkan petrol kriz tartışmalarında AB Komisyonu Sözcüsü Pietro Petrucii'nin "Kıbrıs Cumhuriyeti uluslararası anlaşmalar yapma konusunda tamamen egemendir ve bunların geçerliliği tartışılamaz"... diyerek Rum dostlarına gereken desteği verdi. Sadece AB mi Rumları bu konuda destekliyor? Şüphesiz ki hayır, Amerika, Çin, Rusya, Mısır, Lübnan, Suriye…daha saymakla bitmez ki..

 

İlk petrol krizinin yaşandığı aylar öncesinde ne olmuştu? Rumlar BM Güvenlik Konseyi’ne bir mektup yollayarak Akdeniz’de petrol araştırması ve çıkarılması konusunda Mısır ve Lübnan ile yaptığı anlaşmalar üzerinde itirazda bulunan Türkiye’yi Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine şikayet etmişti.  Geçtiğimiz gün yine Rum yönetimi BM’e mektup göndererek “egemenlik haklarımızı kullanıyoruz, kimseye hesap vermeyiz” dediler. Lakin bu mektupa en büyük destek Mısır tarafından geri döndü ve “Kıbrıs AB üyesi egemen bir ülkedir, herkes buna saygı göstermelidir” dedi.

 

Binaenaleyh Rum yönetimi yabancı şirketlere ihale sürecinin 16 Ağustos’da başlayacağını BM’e bildirerek, kendini “güvence” altına alır vaziyete gelmeye çalışyor. Olası bir sıcak krizde daha rahat olmak için..

 

Dikkat edilecek olursa bu kriz KKTC ile bile yaşanmıyor, çünkü Rumlar bizi muhatap bile almıyorlar. Nitekim bunu yeni Rum Bakan Markulli geçen gün açıkça utanmadan dile getirdi, “sorunumuz adadaki Türk askeri ve Türkiye ile. Onlarla oturup görüşelim” dedi. Bizim yönetimimiz ise bunu “talihsiz” bir açıklama nitelendirdi. Niye talihsizlik olsun ki? Rumların baştan beri söylemleri ayni değil mi?

 

 

Peki Türkiye nasıl bir strateji izliyor?

 

Kararlı ve akıllı bir adımla Rumlarla krizi göze alacak şekilde bir duruş sergileniyor. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Resmi Gazete’ye ilan vererek Kıbrıs yakınlarında inceleme yapmak için izin istediğini duyurdu ve TPAO’ya Akdeniz’de petrol arama izni verdi. Bu kararı ile de "Akdeniz'de 32 derecenin batısından bir gemi gelmeye kalkarsa kesinlikle engelleriz" mesajını açıkça karşı tarafa açıklamış oldu.
 
Aramalar önce, Akdeniz'in sığ sularında 12 millik bir alanı kapsayacak şekilde Antalya-İskenderun ve Mersin körfezinde yapılacak, ardından Rum Kesimi'nin de arama yapacağı bölge olan Kıbrıs'ın batısıyla Mısır arasında kalan bölge ve Antalya açıkları taranacak.  Rumların ihale sürecine başta Amerika destek veriyor. Bilindiği üzere, Rumların “Münhasır ekonomik işbirliği” andlaşması imzaladıkları Mısır ile Lübnan da GKRY’ne desteklerini duyurdular.. AB ülkelerinden Norveç gibi ülkeler de bölgede ihalelerde yer almaya hazırlanıyor.

 

Öyle gösteriyor ki 16 Ağustos sonrasında Atina-Ankara arasında yeni bir kriz baş gösterecek. Rumların bu krizi yaratmalarının perde gerisinde ise, tüm ada adına “egemenliklerini” dünyaya duyurma çabası olurken, diğer taraftan Türkiye ile “kıta sahanlığı” konusunda da tıpkı Ege’de olduğu gibi yeni bir kriz yaratmak. Ve Kıbrıs meselesini Türkiye’nin “egemenliklerine ihlali” gibi göstermeye çalışmak. Bunun neticesinde de adadaki Türk askerinin varlığını gündeme yeniden getirerek, bu konuda baskı unsurları oluşturmak.

 

Özetle, Rumların yaratmaya çalıştığı “suni kriz” sonucunda varmak istedikleri öz maksatlarındaki “egemenlik” iddiaları için istedikleri kadar hızlı koşmaya çalışsınlar, şuan yaşadıkları kaderlerini değiştiremeyecekler! Adanın güneyi ile yetinmesini elbet bir gün öğreneceklerdir. Çünkü KKTC Devletini yada Kıbrıs Türk egemenliğini ne kuzeyde ne Doğu Akdeniz’de ortadan kaldıramayacaklardır. Bunun için tarihe bakmaları kafidir...

 

 

 
 
  Bugün 19 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol