Neden Rumların gündemi Kosova-Kıbrıs modeli?
Emete Gözügüzelli
Güney Kıbrıs Rum hükümet sözcüsü Vasilis Palmas ; “Kıbrıs’ta Kosova modeli” korkusunda olduklarını geçtiğimiz gün deklere etti. Daha önce de GKRY Dışişleri Bakanı Erato Markulli 8 Temmuz antlaşmasında bir ilerleme kaydedilmemesi halinde Kosova örneğine dikkat çekmişti ve “taksim” tezinin tehlikesinden bahsetmişti. Papadopulos ise hükümetin bu açıklamalarını elinin tersi ile geri iterek Kosova ile Kıbrıs’ın eş tutulamayacağından söz etmişti.
Papadopulos aslında olası bir Kosova cumhuriyetinin tanınmasında Rum halkının korku duymamasını isteyen bir telkinde açıklama yapmak istediği gözlemlenmektedir. Bilindiği üzere Kosova’da %95 Arnavut ve Türkler yaşıyor. Sırplar ve özellikle de Rusya Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesini istememektedirler, ancak BM, NATO, AB ülkeleri artık bağımsızlığın ilan edilmesi gerekliliğinde duruyorlar. Daha önce ise Kosova BM temsilcisi Ahtisaari’nin taraflara sunduğu planı Sırplar reddetmişti.
Kosova’da çözüm bulunması için tanınan süre Kasım 2007’de bitiyor ve hemen ardından uluslararası alanda birçok ülkenin Kosova Cumhuriyeti’ni tanıma hazırlığına düştüğü belirtilmektedir. Şayet Rusya bunu kabul etmezse anılan tanınma Güvenlik Konseyi kararına kalmadan batı dünyası tarafından da yapılması ihtimali konuşulmaktadır. Amerika ise bağımsızlığı en çok destekleyen taraflardan biridir.
Hiç şüphesiz ki tüm bu koşullar Rumları tedirgin ediyor. 8 Temmuz sürecinin önündeki tek engel olarak Rumların uzlaşmazlığının devam etmesini gören batılılar, yine de adada Kıbrıs Türklerinin tanınması yada ambargoların kalkması için hiçbir adım atmıyorken, Kosova’da ayrı bir devletin oluşmasını kabul etme yoluna gitmeleri oldukça düşündürücüdür.
Amerika Kosova sürecinde ülkenin devlet şirketlerini özelleştirmesi ile birçok firmanın ABD denetimine girdiği, yeni boru hattı projeleri yaratıldığı ve ABD’nin Kosova’da bir üs elde ettiği dikkate alındığında, Kosova’nın ayrı bir bağımsız devlet olarak tanınması halinde Balkanlar’da haritalarda yeniden şekillenme olabileceği düşünülmektedir. Nihayetinde “ulusların kendi geleceğini tayin hakkının” bu derecede cömertçe kullandırılması pek olağan bir durum olmadığı gerçeği dikkate alındığında “ikili” siyasi çizgilerin yaşandığı bilinmektedir. Bu da en güzel şekli ile Kıbrıs örneğinde görülmektedir. Kıbrıs’taki Türklerin ayrı devletlerini tanımamanın sebebinde bölgede dış güçlerin ulusal çıkarlarında Türkiye’nin büyük bir güç olması arzulanmadığından, Ortadoğu, Afrika, Balkanlar gibi bölgelerde daha etkin bir stratejik öneme sahip olunmak istenmesinden ötürü “ayrı devletimiz” kabul görülmek istenmemektedir. Ayrıca bölgedeki petrol fay hatlarının da bunda payı büyük.Bu durumda, Kıbrıs’ta ABD’nin ayrı devletimizi destekler duruma düşmesi hayli zordur. Zaten Rumlar bunun önüne geçmek için Eylül ayında Amerikan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Nicoas Burns ile GKRY’ne yapacağı ziyaret ile bir araya gelecekler.
Kosova’da Martti Ahtisaari sonrasında BM Kontakt Grubu resmi temsilcisi olarak Almanya’dan eski büyükelçi Wolfgang Ischinger’i atadı. Hedef Sırbistan, Kosova ve Rusya’yı yeni süreçte anlaşmaya ikna etmek.Peki bu kolay mı olacak? Tabi ki zor olacak ve yine sıkıntılı süreç oluşacak. Çünkü Kosovalı kardeşlerimiz bağımsızlıkları dışında başka bir planı kabul etmeyeceklerini, Sırbistan’ın Kosova sınırlarından kopartılmamasını istediklerini ve Rusya’nın her halükarda itiraz edeceğini dikkate aldıklarından uzlaşı konusunda pek ümitli değiller. Rusya’nın bunda tıpkı Kıbrıs Annan BM raporunda itiraz eden rolde olması tesadüf değildir. Rusya bölgede Amerika’nın etkin rolde olmasının önüne geçebilecek her türlü stratejiyi devam ettireceği açıktır.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken yakın bir gelecekte Balkanlar’da oluşacak olan yeni şekillenmeler Kıbrıs konusunda da farklı boyutlara gelebilecektir. Kosova’daki uluslararası şekillenme nihayetinde KKTC’nin uluslararası alanda yer alabilmesi mücadelesini belirleyecek bir Türk Hariciyesi artık devreye girmesi beklenmektedir. 33 yıl sabreden Kıbrıs Türkleri kendi devletlerinde belki ağır ilerlemektedirler ancak sonunda egemenliklerinin tanınması için yol alacakları kesindir.